Мы поможем в написании ваших работ!



ЗНАЕТЕ ЛИ ВЫ?

На закрепление ключевых слов двенадцатого урока. )

Поиск

(до №19)

1. Ertesi sabah o da atına binip gitti. 2. Türk — Yunan ilişkileri.
3. Bu münasebetle bana çok darıldı. 4. Onunla hiç bir ilişkim
(münasebetim) yok. 5. Kapının önü pek kalabalıktı. 6. Benden
bir rica mı? Emredin. 7. Bunu zaten dün de biliyordum.

8. Kendisine bir şey söylemedim, zaten çok hastadır. 9. Böyle
olaydan (hâdiseden) sonra bir suvare filân yapmadınız mı?
10. (Sîzden) çok rica ederim: üstelemeyin (ısrar etmeyin).

11. Şu fiyatlara bak. Akıl durur. 12. Gerek «Telefon» adlı öykü
gerekse bu makale birkaç sayfalık şeyler. 13. Bu hikâye harp
ertesi zamanında başlar. 14. Bu ne kalabalık, ne oluyor?

15. У меня к вам просьба: не сердитесь на него. 16. Сам на­стаивал, а на следующий день не пришел. 17. Я, собственно, не с вами говорю. 18. Ты ищешь моего дядю? — С какой ста­ти! 19. С вашей страной мы пока не установили отношений. 20. Это мне не нравится. 21. «Ум не в возрасте, а в голове». 22. Ну и веселье.


(до № 42)

1. Bunu yapmaktan maksadın neydi? (Ne amaçla bunu yaptın?).

2. Bugün keyfim yok. 3. Elini uzattı, ben de sıktım. 4. Bugün
bir can sıkıntısı duyuyorum. 5. Mademki bu kadar çalışkansın,
bari seni yanıma alayım. 6. Bu güzel sesin sahibini (iyesini)
aradık. 7. Görgüsüz adam! Kapıyı vurup gitti. 8. Amacımızı
bildirdik de keyflendi. 9. Onunki can sıkıntısı değil para
sıkıntısıdır. 10. Bu ufak tefek şeyleri ocaktan da mutfaktan da
uzak tut. Bari şuraya koy. 11. Kapkacak bir fincandan ibaret.

l. Самочувствие хорошее? — Ничего. 2. Мне почему-то груст- но. 3. Постучите в дверь, он непременно там. 4. На следующий день его ранили в ногу. 5. Не стесняйтесь, в передней никого, кроме хозяина дома. 6. Хоть бы уж он не обижался! 7. Он стоял на перекрестке, но почему-то нас не поприветствовал.

(до №59)

1. Çok rica ederim, bir çare bulun, dişim ağrıyor. 2. Madem ki çamaşır yıkanacak, yeni model bir çamaşır makinesi alalım. 3. Bir don bir gömlek kaldı. 4. Bu gece nereye konacağız? 5. Fırçayla macun bu rafta. 6. Gömlek, caket buraya konur. 7. Benimle eğleniyor musun? Hep başka çeşit dergi (mecmua) veriyorsun (uzatıyorsun). 8. Bir kısa kollu gömlek bir de fanila. Hepsi bu mu? 9, Konfor namına bir şey yok. l Q. Hastanın koltuğuna gir de odasına götür. 11. 1995 modeli bir otomobil. 12. Çeşitli işlerde çalıştı şimdi çorapçılık yapıyor. 13. Bari sarı caket giyeyim.

1. Он остановился в гостинице. 2. В нашем городе имеются различные увеселительные заведения (места). 3. Человек в белом халате... Наверное, врач. 4. Я вижу стиральную ма­шину, но где же холодильник новой марки (образца)? 5. Ме­лочи кладут сюда. 6. На этих днях (вскоре) мы увидимся? 7. Вот зубная паста, на полке.

1. Ne duruyoruz burada? Bak, umumî bahçede bir konser var, operada bir bale. Hiç olmazsa biraz eğlensek bari. 2. Daha etkin (faal) olun. Konuklan meşgul etmek gerek. 3. Genel tarih öğretmenidir. Bu alanda çok bilgisi var. 4. Buraya özel (hususî)


işlerim için geldim. 5. Bilmemek ayıp değil, bilmek istememek ayıptır. 6. Genel müdür bu hususta ne diyor? 7. Musiki alanında (sahasında) büyük etkinlik (faaliyet) gösterir. 8. Zevk iyesi (sahibi) adam ya! Bu çeşit eğlencelere ihtiyacı (gereksinimi) yok. 9. Beni ısrarla sergiye davet ediyor, oysa (halbuki) keyifsizim. 10. Genel kurul. 11. Havuz suyla doldu. 12. Cevap istemez. 13. Bundan zevk alınır mı hiç? 14. Kimin nesi mi? Bilmem. Üstü başı temiz, efendiden bir adam. 15. Umumi harp kaçta başladı? 16. Bu alanda şenlikler yapılacak. 17. Avlumuzdan iki minareli bir cami görülüyor. 18. Turistler bir musiki heyeti konserinde.

1. Завтра я занят. 2. Наша делегация сейчас на выставке. 3. Босфор (Стамбульский пролив). 4. Я лишился покоя. 5. Для такого рода журналов есть особая полка. 6. Каждый человек нуждается в еде и питье. 7. Все они от мала до велика заня­ты рыболовством. 8. Следовало пристыдить ребенка.

16. Aşağıdaki tümceleri ve tümcecikleri Türkçe'ye çeviriniz:

1.В переднем ряду в заднем ряду. 2. Поднимитесь на­верх спуститесь вниз. 3. Веселый человек — скучный че­ловек. 4. На это нет запрета — на это нет разрешения. 5. В зале многолюдно в зале пусто. 6. Возможно пойду - обязательно пойду. 7. Знаменитый профессор — мелкий служащий. 8. Он, безусловно, здесь — и действительно, он здесь. 9. Если такв таком случае. 10.Я этим доволен — это мне нравится. 11. Хоть впереди, хоть сзади.

Когда?, тогда, некогда (когда-то), в свое время, однажды, давно (не видел, смотрю), недавно, на днях (видел), вскоре (увижу), на этих днях, со временем, когда-нибудь, раньше, вре­мя от времени, иногда, часто, по большей части, сплошь и рядом, своевременно, вовремя, кое-где, нигде, никуда, где-то.

ARKADAŞIMIN DAİRESİ

Arkadaşım İskender bu günlerde yeni bir apartman dairesine taşındı. Eski dairesi de zaten fena değildi, fakat dört kişi için biraz dardı. İki odada oturuyorlardı. Taşındıktan sonra ahbabım bu


hâdise münasebetiyle (dolayısıyle) bir bayram yapmak istedi, bir suvare. Babası bu gibi şeylerden hoşlanmaz, takat İskender üsteledi. İskenderi tanıyor musunuz? Akıllı terbiyeli şen bir çocuk, Gerçi biraz tembel... Ey, uzattım galiba.

Önceki gün evde oturuyordum. Birdenbire telefon çaldı, Açarak «Alo» dedim. Uzaklardan gelen gür ses: «Nik, sen misin? diye sordu. Nasılsın bakalım?» «Eh. şöyle böyle... Ne iyi ne fena. İkisinin ortası. Sizde ne var ne yok?» «Dün sabah yeni eve taşındık. Sana telefon etmekten maksadım da hem bu haberi sana vermek, hem de davet etmek...» «Nereye?» «Nereye olacak? Suvareye. Yarın akşam...»

Benim de o sırada keyfim yoktu (yerinde değildi). Başım ağrıyordu. Teşekkür ederim, dedim. Fakat... Maalesef... dedim. Rahatsızım, keyifsizim. Sonra kalabalıkta sıkırılım... can sıkıntısı... Filân, falan...

İskender itirazımı dinlemedi. «Muhakkak geleceksin! dedi. Çok rica ederim. Yoksa darılırım.». «Peki, emredersin. Mademki bunda ısrar ediyorsun, bari geleyim. Fakat çok kalmam. Çünkü gerçekten de rahatsızım». Arkadaşım: «Rahatsızlığına her halde bir çare bulunur!» diyerek bana yeni adresini bildirdi.

Ertesi günün akşamı, yani dün akşam, troleybüse binerek gittim. N. bulvarındaki evini elimle koydum gibi buldum. İkinci kata çıkıp kapıya vurdum (Kapının üzerindeki zil nedense işlemiyordu). Kapıyı açan ev sahibi, elimi sıkarak: «Tam vaktinde geldin! Diye beni selâmladı. Henüz başka konuk yok. Gel, sana dairemizi göstereyim».

Geniş bir sofada duruyorduk. Paltomu çıkarıp astım, sağ taraftaki kapıdan mutfağa girdik. Burada hava gazı ocağı, bir masa, bir musluk var, bir köşede de buz dolabı. Kapkacak duvardaki raflarda bulunur. Mutfaktan gelinen banyo odasında çamaşır makinasından başka hemen hemen hiç bir şey yok. Duvardaki küçük dolapta sabun, macun, diş fırçaları gibi ufak şeyler bulunur.

Dört odadan ibaret olan dairenin iki odasını gördüm, Arkadaşımınkinde elbise dolabını açıp içeriye şöyle bir baktım. İskender güzel giyinir, üstü başı daima temiz. Gardırobunda


çeşitli eşya var: yeni model pantolonlar, caketler, gömlekler, çoraplar, ayakkabı...

Buradan misafir salonu olarak kullanılan yemek odasına geçip kolluklardan birine oturarak elime bir dergi aldım, ilginç bir makale seçeyim dedim. Canım okumak istiyordu.

İSTANBUL'DA EĞLENCELER

İstanbul'da eğlenmek isteyen bir insan için olanaklar epeyce geniştir. Gerçi parasız veya fakir, esaslı bir işle meşgul olmayan veya tamamiyle işsiz adamın eğlenceye değil, bir işe ihtiyacı (gereksinimi) vardır; eğlence aramaktan çok ekmek arar. Böyleleri de az sayılmaz İstanbul'da...

Peki, ne var bu kentte eğlence namına, dersiniz? İnsanın aklına her şeyden önce doğalca müzeler gelir. İstanbul'da bulunup da birkaç müzeyi gezmemek ayıptır. Bunlar arasında 537 yılında imparator Justinyen zamanında kurulup Atatürkün emriyle 1934 tenberi müze haline konan (getirilen) Aya Sofya müzesi ayrı bir yer tutar. Bu müzenin hikâyesi çok uzun tabiî.

Eski Hipodrom'un (şimdiki AT meydanının) sol tarafına raslayan sahada inşa edilip (=kurulup) 1617 yılında açılan 64 metre uzunluğunda, 72 metre genişliğindeki Sultanahmet camisi de İstanbulu gezenin muhakkak dikkatini çekecektir. Altı minareli caminin ikisi yandan ve biri merkezde olan üç kapısı vardır. İç avluya da üç kapıdan girilir. İşte fotoğrafı, bir bakın.

Daha başka müzeleri saymadık: Ayasofya'nın bitişiğinde bulunan Topkapı sarayındaki Arkeoloji müzesiyle Eski Şark Eserleri müzesi, Atatürk müzesi, Koca Sinan'ın eseri olup 1557 de kurularak bitirilen meşhur Süleymaniye camisi, gene Ayasofya civarında (yakınında) Yerebatan sarayı denilen 140 metre uzunluğunda, 70 metre genişliğindeki büyük yeraltı havuz (sarnıç) ve başkaları. İster bunu seçin, ister şunu.

İstanbul'un musiki ve tiyatro hayatı da dikkate değer. Tam yirmi yıl önce turistik heyet olarak Türkiye'de bulunuyorduk. O sırada Türkiye eski başkentinde hâlâ opera tiyatrosu yoktu, kuruluyordu. Halen gerek Ankara'nın operası var, gerek


İstanbul'un. Hangisi daha büyük? İstanbul'unla, sanırım, Fakat, bu özelliğin (hususun) büyük önemi yoktur. Çünkü her iki başkentte dünya repertuvarının en ünlü operaları dinleniyor, en seçkin baleler seyrediliyor. Konser salonlarında, sinemalarda, genel park ve gazinolarda da, doğal, çeşitli musiki heyetleri ve orkestralar faaliyet (etkinlik) halindedir.

Zevk sahibi (iyesi) insanların çoğu Spor ve Sergi sarayında veya şehrin başka yerlerinde açılan sergileri gezerler. Ya İstanbul boğazının kıyısında (sahilinde) ve çeşitli stadlarda durmadan süren plâj ve spor yaşamı! Türklerin hemen hemen hepsi yedisinden tut da yetmişine kadar sporu severler. Futbol meraklıları Türkiye'nin hangi kentinde yok, bilmem. Büyük maç günlerinde stadlar futbol hastalarıyle dolup dolup boşalır.

TEMRİNLER

17. Aşağıdaki sorulara yanıt verin:

1. İskender ahbaplarınızdan biri mi? Nasıl bir çocuk?

2. İskender'in ahbabı neden suvareye gitmek istemiyordu?
Keyfi yerinde miydi? Nesi ağrıyordu? Nihayet daveti niçin
kabul etti? İskender'in hatırı için mi? 3. İskender'in yeni evi
konforlu mu? Soğuk ve sıcak su, kalorifer, banyo dairesi filân
var mı? Dairesini bir parça anlatın. 4. İşsiz veya yan işsiz
insanın en çok eğlenceye mi ihtiyacı var ekmeğe mi? Niçin
bundan söz ederiz? 5. Kendimizi İstanbul'da sayalım. Her
şeyden önce hangi müzeye gidersiniz? Bu müze hakkında az
çok malûmatınız var mı? 6. 1557 de kurulan Süleymaniye camisi
kimin eseridir? 7. At meydanının sol tarafına raslayıp 1617
yılında açılan Sultanahmet camisinin büyüklüğü hakkında bize
bir bilgi verir misiniz? Bu caminin iç avlusuna nasıl girilir?
8. Eski Şark Eserleri müzesiyle Yerebatan sarayını gezmek
istiyor musunuz? Bu müzeleri kentin hangi semtinde
arayacaksınız? 9. Ya İstanbul opera tiyatrosu aynı semtte mi?
Şu dakikada canınız hangi operayı dinlemek istiyor? 10. Spora
merakınız var mı? Masa tenisi oynar mısınız? Ya salon
eğlencelerinden hoşlanır mısınız?


18. Aşağıdaki tümceleri Türkçe'den Rusça'ya çeviriniz:

l. Yaşlı bir adara... Bari ona bir oda ayırın. 2. Mademki başka çare yok, bari gidelim. 3. Şu evin alt katında mağaza filân yok mu? 4. — Ben gideceğim, efendim. — Birdenbire nereye böyle. 5. Ne arıyorsunuz? Gömleğiniz koltuğun üstündedir. 6. Böyle hadiseyi her halde bayram etmek gerek(tir). 7. Dairemiz dört odadan ibaretti. Fakat her gün beşinci kata yaya çıkmak canımı sıkıyordu. Ondan sonra banyo dairesi da yoktu. Bunun için başka bir eve taşındık. Maalesef şimdiki dairemiz biraz daha dardır. Üç odadan ibarettir. 8. Odanın tam ortasını tutan şu sediri hadi biraz öteye, dolabın yanına çekelim. 9. Adam: «Şu delikanlı kimin nesi? Diye sordu. Kardeşiniz filân değil mi?» «Ne münasebet? Dedim, öğremm görüp iyi bir yer tutmak amacıyla gelenlerden biri». 10. Almanca üzerine konuşan adam: «Haftada kaç saat Almanca dersi var?» diye sordu. Gözlüklü adam: «Her sınıfta değişir, dedi. İlk sınıfta altı, yedinci sınıfta sekiz saat...» «Az...»diye adam bağırdı. (Aziz Nesin, «Okul-aile birliği» öyküsünden). 11. Güzellik on, dokuzu don. (a. s.)

19. Aşağıdaki parçayı Türkçe'ye çeviriniz:

На этих днях мой друг переехал в новый дом. Последнее время его семья жила на улице Петровка. Теперь они живут в доме на Цветном Бульваре. Вчера вечером я пошел в гости к своему другу. Я поднялся на четвертый этаж (на лифте). Дверь откры­ла мать моего товарища. В прихожей было темно. Поэтому она меня не узнала. — «Кого вы ищете (кого вам надо)?» — спро­сила она. — «Я хочу повидать Андрея», — ответил я. — «А, здравствуйте, Володя. Входите. Включить свет?»—«Не надо». Сняв пальто (куртку) и повесив его (ее), я вошел в комнату Ан­дрея. «Раз ты пришел, — сказал Андрей, — давай я покажу тебе нашу новую квартиру». Комната Андрея и его брата не­большая. Здесь стоит кровать, диван, письменный стол, книж­ный шкаф и два кресла. Окно выходит во двор. Вторая комната расположена по ту сторону коридора. Эта комната большая и светлая. В углу телевизор новой марки. Брат Андрея как раз смотрел цветной фильм. Какой-то крупный парень, полузак-


рыв глаза, убегал от полицейского. Миновав коридор, мы вошли

в кухню. Здесь имеется газовая плита, стол, кран. Поодаль, у стены, стоит холодильник. Посуда помещается в шкафу и на специальных полках. Из кухни можно пройти в ванную комна­ту. «Доволен ты вашей квартирой?»—спросил я Андрея. «Здесь хорошо, — ответил он. —Паровое отопление, газ, горячая вода, ванна — все удобства есть, все на своем месте. Правда, для четырех человек эта квартира тесновата. Ваша, конечно, про­сторнее».

Расскажите о праздниках, отмечаемых в нашей стране, используя лексику и грамматические конструкции, введенные в последних уроках (страдательный залог, причастие страдательного залога, деепричастия, определенный имперфект и проч.).


13 ТРИНАДЦАТЫЙ УРОК ON ÜÇÜNCÜ DERS

ЗАЛОГИ

ВЗАИМНО-СОВМЕСТНЫЙЗАЛОГ (işteş çatı)

Взаимно-совместный (взаимный) залог в турецком языке указывает на то, что:

1) действие, совершаемое несколькими субъектами, вза­
имно распространяется на каждого из них;

2) действие совершается несколькими субъектами совмест­
но.

Взаимный залог образуется посредством аффикса -(ı4)ş, кото­рый может быть присоединен лишь к ограниченному числу глагольных основ.

ПРИМЕРЫ: bakışmak(bak+ış+mak)

- глядеть друг на друга, переглядываться; bekleşmek (bekle+ş+mek)

— дожидаться, ждать (о группе лиц) Acaba kimi beklemiyorlar?

- Кого, интересно, они дожидаются?

— Tanışınız! —Знакомьтесь!

— Tanışıyoruz. — Мы знакомы.

Некоторые глаголы, образованные с помощью аффикса -шş, утратили залоговое значение — в целом (çal/ış/mak — рабо­тать; стараться) или в одном из своих значений (gör/üş/mek -1) увидеться; 2) обсуждать (что-л.); kalk/ış/mak(-e) —браться, пытаться (что-то делать).


ПОБУДИТЕЛЬНЫЙ ЗАЛОГ (ettirgen çatı)

Турецкий побудительный залог указывает на вмешательство

одного субъекта в действие другого. Это вмешатель- ство является или принуждением (к совершению действия), или просто позволением, разрешением и даже попуститель- ством. Все эти оттенки по-русски передаются особыми гла­голами, которые вступают в сочетание с инфинитивом ос­новного шагала. Например: «заставить» (кого-то) взять (что-то)», «позволить (кому-то) уйти», «дать прочитать» и т. п. В турецком языке каждому такому сочетанию будет соответ­ствовать один глагол в форме побудительного залога.

Побудительный залог образуется присоединением к по- ложительной основе глагола аффиксов двух основных ти- пов. Главный тип аффикса — четырех-/восьми-/вариантный: -dır4/-tır4. Лишь к многосложным основам: а) на гласный и б) на согласные l и r присоединяется аффикс - t.

ПРИМЕРЫ: inandırmak (inan+dır+mak)

- заставить (дать, позволить и т. п)

поверить; убедить,

verdirmek (ver+dir+mek)— велеть отдать. yedirmek(ye+dir+mek)

- заставить есть; накормить, скормить,
tutturmak (tut+tur+mak)— велеть задержать,
bekletmek (bekle+t-mek)

- позволить, велеть ждать, çıkartmak (çıkar+t+mak)

- позволить, дать вытащить.

К отдельным глагольным основам присоединяются аф­фиксы — ır (и варианты), ıt (и варианты), -ar (-er).

ПРИМЕРЫ: geçirmek (geç+ir+mek)

- заставить пройти, перейти; перенести
korkutmak (kork+ut+mak)

- заставить бояться; испугатъ.

Перечислим другие глагольные основы, присоединяющие ненормативный аффикс побудительного залога: ak- (akıtmak


—дать течь, пролить); bat- (batırmak -- потопить, погру­зить [что-л. во что-л. ]); bit- (bitirmek), doğ- (doğurmak -родить); doy- (doyurmak), duy- (duyurmak—дать услышать), düş- (düşürmek — уронить); gel- (gelirmek — приводить); git- (gidermek—удалить, устранить); iç- (içirmek —напо­ить); kalk- (kaldırmak — поднимать1); kok- (kokutmak); öğren- (öğretmek — обучать); şaş- (şaşırmak)2; yat-(yatırmak — положить), и некоторые другие, пока не вводившиеся (aş-, az-, sap-, şiş-, и т. д.).

Аффикс побудительного залога может следовать за каким-либо другим залоговым аффиксом, но, согласно правилу (см. стр. 261), предшествует аффиксу страдательного залога.

ПРИМЕРЫ: bekleştirmek — заставить (многих) дожидаться; bekleştirilmek — быть заставленными дожидаться.

К основе глагола может быть присоединено два (в ред­ких случаях три) аффикса побудительного залога. ПРИМЕР: aldırtmak (al+dır+t+mak)

- велеть (кому-то) заставить (кого-то) взять.

Иногда добавление второго аффикса в общем не меняет зна­чения второобразной основы.

ПРИМЕР: arattırmak (ara+t+tır+mak) = aratmak

- заставить искать.

Глаголы побудительного залога всегда переходны. В свя­зи с этим аффикс побудительного залога нередко использу­ется в словообразовательной функции — для образования переходных глаголов от непереходных.

1 От глагола kalmak «оставаться» (как и olmak «быть, стать»; sanmak «полагать») побудительный залог не образуется; используется глагол bırakmak «оставлять».

2Глагол şaşırmak « теряться; терять (дорогу)», побудительный по фор­ме, не обладает соответствующим значением, которое достигается при­соединением еще одного залогового аффикса: şaşırtmak(şaş+ır+t+mak) «ошеломить, сбить с толку».


ПРИМЕР: iyileşmek —улучшаться, iyileştirmek — улучшать.

В построении предложения, сказуемым которого являет­ся глагол побудительного залога, имеются следующие осо­бенности:

1. Если побудительный залог образован от непереходно­
го глагола (konuşmak, oturmak и пр.), то лицо, побуждаемое
к действию, обозначается именем в винительном падеже.

ПРИМЕРЫ: О konuşacak. — Он будет говорить. Ben onu konuşturacağım.

- Я заставлю его говорить. О beni kanapeye (sedire) oturttu.

- Он усадил меня на диван.

2. Если побудительный залог образован от переходного
глагола (okumak, aramak и пр.), то лицо, побуждаемое к дей­
ствию, обозначается именем в дательном падеже; имя в
винит, падеже обозначает тот же объект, что и при соответ­
ствующем «первообразном» глаголе (т. е. глаголе, не имею­
щем залоговых показателей).

ПРИМЕРЫ: Ben bu kitabı ona okuttum.

- Я заставил его (я дал ему) прочитать эту книгу. Ср. О bu kitabı okudu.

-- Он (про)читал эту книгу. Bu hadise bana her şeyi unutturdu.

- Это событие заставило меня забыть все (или обо всем). (Doktora) dişimi çektirdim (çıkarttım).

- Я вырвал себе зуб (у врача) (дословно: Я дал врачу вырвать мой зуб). Çocuğa bunları dinletmeyin (dinle+t+me-yin).

- Не давайте (не позволяйте) ребенку слушать (все) это.

Следует помнить, что в турецком языке есть глаголы, ко­торые, выступая в одном значении, являются переходными, в другом значении — непереходными (dolaşmak, gezmek, beklemek и др.).


ПРИМЕРЫ: gezmek - - 1) гулять (непереходный);

2) осматривать, обходить (переходный). Ben onu parkımızda gezdirdim.

— Я его поводил (заставил погулять) по нашему парку. Ben ona parkımızı gezdirdim.

- Я показал ему (заставил осмотреть, обойти)

наш парк.

Когда сказуемым является глагол побудительно-страда­тельного залога, действуют синтаксические закономернос­ти, вытекающие из специфики обеих залоговых форм.

ПРИМЕР: «Преподаватель обучил (заставил изучить) студен­тов важному правилу».

— Öğretmen öğrenciye önemli bir kural öğretti. «Студенты были обучены (преподавателем) важно­му правилу».

— (Öğretmen tarafından)öğrencilere önemli bir

kural öğretildi. (Дословно: Правило было

обучено (заставлено быть изученным)

студентам.)

ÇALIŞTIRMALAR (TEMRİNLER)

1. Aşağıdaki tümceleri analize ettikten sonra Rusça'ya çevirin: l.Kendimdeçalışacağım, sizi de çalıştıracağım. 2. Bu tümceyi size çevirteyim, küçük bayan. 3. Canım, beninekadar daçok beklettin. 4. Küçük kardeşime babamızı beklettim. 5. Bizi mi bekleşiyorlar? 6. Dişi mi ağrıyor? Doktora gitsin, çıkartsın. 7. Peki, bunu da yaptırırım. 8. Lütfen bavulumu (çantamı) üçüncükattaki odama çıkartınız. 9. Biletçikapının önündebizi durdurdu. 10. Allaha ısmarladık! Yarın görüşürüz. 11. Ben onlaraTürkçe okutuyorum (öğretiyorum ). 12. a) Bu mühendisi bize neden tanıtmıyorsun? b) Bumühendisle bizi neden tanıştırmıyorsun? 13. Çocuklar kaçıştılar. 14.... Sonra el sıkıştık, birbirimizdenayrıldık. 15. Onunla mektuplaşıyor musunuz? 16. Ertesigün... müdür 63 Rasimi odasına çağırttı. (Ö. S.) 17. Bu işi yapmaya kalkışma.




Поделиться:


Последнее изменение этой страницы: 2016-04-19; просмотров: 296; Нарушение авторского права страницы; Мы поможем в написании вашей работы!

infopedia.su Все материалы представленные на сайте исключительно с целью ознакомления читателями и не преследуют коммерческих целей или нарушение авторских прав. Обратная связь - 13.59.116.33 (0.007 с.)